Günümüzde artan hava aracı kullanımına paralel olarak hava sahalarının kullanımı giderek artmıştır. Artan trafik ile birlikte geleneksel seyrüsefer yardımcıları aracılığıyla gerçekleştirilen trafik akışı yetersiz kalmıştır. Bunun için rotalarda esneklik sağlayan, optimize edilebilir bir sistemin gerekliliği doğmuştur. Bu bağlamda geliştirilen saha seyrüseferi (RNAV) ve Gerekli Seyrüsefer Performans (RNP) yöntemleri ile uçuşun tüm safhalarında daha optimum rotaların tasarlanması olanaklı olmuştur. Tasarım aşamasında ICAO tarafından ilk olarak RNP olarak adlandırılan geliştirme adımı ICAO DOC 9619 ile Performansa Dayalı Seyrüsefer (PBN) olarak adlandırılmıştır. Bu sayede PBN yöntemi ile RNAV ve RNP gereksinimleri bir araya toplanmıştır.
Pilotaj
Uzunca süren bekleme döneminin ardından nihayet bu yazıyı da hazırlamış bulunmaktayım. Kısaca özetlemek gerekirse artık pilotaj temel eğitiminin son aşamasına gelmiştik. Daha öncesince Florida’da VFR uçuşlarını ve Frankfurtta teorik eğitimi tamamlayıp, ATPL teori sınavlarını geçip Rostock şehrine doğru hareket etmiştik. Okul tarafından Rostock’da konaklamak üzere tarafımıza iki farklı alternatif sunulmuştu. Bunlardan ilki bir otelde konaklamak iken diğeri ise konaklama için tarafımıza bir miktar para ödemek ve konaklamanın kendi tarafımızdan sağlanmasıydı. Otel havalimanına daha uzak olduğu ve yeme, içme durumlarının sürekli dışarıdan kendimizin yapması gerektiğinden dolayı biz ikinci seçeneği seçmiştik. Ayrıca üst filolardan arkadaşlardan aldığımız geri dönüşler doğrultusunda ikinci seçeneğin daha mantıklı olduğuna karar verdik. Bu kapsamda okulda bizim işlerimiz ile ilgilenen Nesrin Hanım havalimanı yakınında Kronskamp isimli yerleşimde pilotaj öğrencilerine kiralık olarak sunulan daireleri bizim için ayarlamıştı.
Amerika macerasının ardından Almanya’ya dönüş yapma zamanı gelmişti. Almanya dönüşümüz yine Lufthana’nın uçan devi A380 ile olmuştu. Ülkeye girişte bu sefer vize yerine oturum iznini kullanmıştık. Amerika’ya gitmeden önce hepimiz için oturum iznine başvurulmuştu. Bu bizim için bir bakıma iyi, bir bakıma da kötü olmuştu. Sebepleri ilerleyen paragraflarda açıklayacağım.
Almanya’ya gelir gelmez ilk olarak adımıza kiralanan araçları almıştık. Araçlar 2015 model 100-200 km’de yani sıfır Ford Fiestaydı. Araç alım işlerini hallettikten sonra yeni kalacağımız yer olan Langen şehrine doğru yola koyulduk. Langen Frankfurt’un hemen yanında yer alan ufak kendi halinde bir şehir. Amerika’ya gitmeden önce kaldığımız Oberursel’e kıyasla çok daha merkezi ve daha fazla Türk’e ev sahipliği yapıyordu. Daha fazla Türk demek Almanca bilmeyen bizler için muhteşem bir fırsattı. İzmir’deki gibi markete, berbere, belediyeye gidiyordunuz. Her tarafta Türk olması işleri gerçekten kolaylaştırıyordu. Neyse Langen’da kalacağımız otel Home for Times isimli boarding house tipide bir oteldi. PTN sağolsun bu konuda sözleşmede bir odada iki öğrenci kalır demesine rağmen hepimize tek kişilik odalar kiralamıştı. Bu sayede herkes istediği zaman ders çalışıp istediği zaman yemek yiyebilecekti. Otele gelir gelmez eşyalarımı odaya atıp beni bekleyen İzmir uçağına yetişmeye çalışmaktaydım.
İzmir’e direkt uçuş olması işlerimi çok kolaylaştırmıştı. Ülkeden ayrı geçen altı ayın sonunda İzmir’e gelince insan gerçekten evinin değerini anlıyor. O altı ay sanki 6 yıl gibi gelmişti. Amerika’da kaldığım süre boyunca bir yandan da yüksek lisans tezimi bitirmiştim. Türkiye’ye gelince sunumla ilgili son düzenlemeleri yaptıktan sonra tez savunmamı verecek konuma gelmiştim. Bu bağlamda gerekli ayarlamaları yapmak için Türkiye’ye gelmek benim için çok iyi olmuştu. 5 güren süren güzel ama bir o kadarda kısa bir tatilin ardında tekrar Almanya’ya dönmem gerekiyordu. Çünkü Alman disiplini bizi derse çağırıyordu. Uçmanın zevkine vardıktan sonra şimdi sınıf ortamında sürecek 6 ay bizi tedirgin ediyordu. Geçermi bu zaman beeeee…
Almanya’da teorik derslerin işlenmesindeki sistem bizim Türkiye’deki sisteme göre biraz farklıydı. Ders veren hocaların hemen hemen hepsi okulun yarı zamanlı hocalarıydı. Hepsinin başka işleri vardı ve boş zamanlarında bizim derslere gelmekteydiler. Bu yüzden planlamanın iyi yapılması tüm hocaların programına göre dersleri yerleştirmek gerekiyordu. Ama bunlar Alman arkadaşlar herşey mükemmel işliyordu. Adamların yaptığı programlar neredeyse hiç değişmeden 6 ay boyunca devam etti! Sistemden aldığım ders programlarını size aktarıyorum.




Uzun bir aradan sonra serinin 3. yazısı ile karşınızdayım. ilk yazıya buradan ikinci yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Bir önceki yazımızı Vero Beach’deki sosyal hayattan ipucu vererek bitirmiştim. Kaldığımız yerden devam edelim.
Bir şehir düşünün herkes yaşlı bir şehir düşünün ki herkes varlıklı. İşte o şehir Vero Beach. Girdiğiniz her mekanda gittiğiniz her yerde sizi güler yüzlü ve yaşlı amcalar ve nineler karşılıyor. Bu sebeple şehirde aktivite anlamında çok fazla şey bulamıyorsunuz. Gitmeden önce hocalarımız demişti de inanmamıştık ! Şehirde yapılabilecek aktivitelerin başında okyanusa gitmek, timsah turuna katılmak aklıma gelenlerden. Eğer araba kiralayıp 2-3 saat uzaklıkta aktivite arıyorsanız o zaman sınırsız aktivite sizi bekliyor olacak. Ne de olsa Miami ve Orlanda 3 saat uzaklıkta ! Uçuş okulumuz uçmadığımız zamanlarda uçağın arka koltuğunda oturup uçuşu gözlemlememizi istiyordu. Bu da günde ortalama 5-6 saat uçuş demek oluyordu. Gün içinde çok fazla yorulduğumdan ve ertesi gün eğer uçuş varsa o günü dinlenerek geçiriyordum. Vero Beach’de ulaşım için kullandığımız temel araç bisikletti. Hepimizin bisikleti vardı. Kaldığımız yer ile havalimanı arası 500 m’di. Bu sebeple o sıcaklarda hedefe ulaşmak için güzel bir araçtı. Ancak daha uzak yerlere gitmek isterseniz bisiklet çaresiz kalıyordu. ABD’nin birçok yerinde olduğu gibi Vero Beach’de de arabanız yoksa bir hiçsiniz.
Brinci yazıdan sonra ikinci yazımı da hazırlamış bulunuyorum. Eğer ilk yazıyı okumamışsanız bu kısmı okumadan önce ilk olarak buraya bir göz atın derim.
Birinci yazıya ilaveten eklemek istediğim maaş konusu bulunmaktadır. Eğitim boyunca verilen 360 Euro bize PTN tarafından verilen miktardır. Bu süre zarfında şirketimiz tarafından aylık olarak hepimizin hesabına 2 asgari ücret + yurt dışında geçen gün başına 25 dolar olacak şekilde maaş ödemesi yapmıştır. Bu imkanlarda gerçekten eğitim için gidilmesine göre çok iyi maaşlardır. Başka bir örnek vermek gerekirse Swiss için ABD’de eğitim alan arkadaşlarımıza şirketleri maaş vermiyorlardı. Çocuklar piotaj eğitimi sırasında yaşam giderlerini kendileri karşılıyordu. Biz ise hiçbirşeye para harcamayıp üstüne maaş alıyorduk. Ne kadar şanslıyız bir düşünün…
Merhaba arkadaşlar;
Bugünden itibaren pilotaj serüveninin başlangıçtan sonuna kadar gerçekleşen 2 yılı sizinle detaylı paylaşacağım. Bu süre zarfında karşlaştığımız olayları, başımdan geçenleri tüm detayları ile net bir şekilde sizinle paylaşacağım. O zaman ne duruyoruz ? Let’s begin…
İlk olarak bu zamana kadar bana en çok sorulan sorulardan birtanesi de nasıl başvurdun? neler isteniyor? Arkadaşlar bizim başvurduğumuz zaman THY’nin alım prosedürü ile şimdilerde uygulanan prosedürler farklı olduğundan dolayı bu konuda çok fazla yardımcı olamıyorum sizlere. Ama merak ettiklerinizin hepsini bu web sitesinden bulabilirsiniz.
Havacılık okumanın vermiş olduğu ilgi ile pilotaja olan ilgim üniversiteyi bitirmem ile tavan yapmıştı. Bu süre zarfında açılan ilk ilana başvurdum. Ancak İngilizce’den istenilen puanı sağlayacak bir notum yoktu. O zamanlarda ÜDS 88 vardı ancak ÜDS ingilizce sınavı için sayılmıyordu. Bende TOEFL sınavına girdim. Şanssızlık bu ya istenilen puanı almama rağmen belge elime ulaşmadı tam umut kesmişken İngilizce belgesi teslim süresini uzattılar. Yeni belge istedim ve belgenin orijinali son teslim tarihinden bir gün önce elime ulaştı! Bu yüzden umudunuzu kesmeyin 🙂 Tanıdığım birçok kişi bu iş olmaz beni almazlar mantığı ile istediği halde süreci devam ettirmiyor.
- 1
- 2